Vazgeçmenin Öğrettikleri: Hayatın İçinden Bir Gün
Bugün, hayatıma sanki görünmeyen bir güncelleme gelmiş gibiydi. Ne olduğunu tam olarak kestiremiyorum ama ilk anda beni oldukça zorlayan bu durum, zamanla içimde iyi bir his uyandırdı. Oysa sabaha umutla, “Bu güzel bir gün olacak,” diyerek başlamıştım. Güzel bir gün müydü? Belki değil… Ama farkındalıklarla, öğretilerle dolu, derin bir gündü.
Duyguların İçinden Geçmek
Bugün neredeyse tüm duyguları aynı anda yaşadım: Ağlamak, gülmek, korkmak, yalnız hissetmek, kalabalıkların içinde kaybolmak… Gürültünün tam ortasında kendi sesimi aradım. Bazen hayat, bizi tam da bu karmaşanın ortasında büyütüyor. İnsan en net kararları, en yoğun duyguların içinde alabiliyor sanırım.
Örneğin, hayatımızda kalması için çaba gösterdiğimiz insanların aslında bize iyi gelmediğini fark ettiğimiz anlar… Bu farkındalıklar, bazı veda kararlarını kolaylaştırıyor. İçimizde bastırdığımız duygular, kavga etmeyi bile unuttuğumuz düşünceler gün yüzüne çıktığında, kendimizi daha özgür hissediyoruz.
Yeni Kararlar, Yeni Korkular
Elbette yeni kararlar, beraberinde yeni korkuları da getiriyor. Ama eskiyi geride bırakmak, yeniye yer açmak için bazen şart oluyor. Belki de hayat tam olarak bundan ibaret: Vazgeçtiklerimiz ve tercih ettiklerimiz... Bazen bir dokunuş, bazen bir uzaklaşma...
Bugün “vazgeçmek” kavramı çokça döndü zihnimde. Körü körüne bağlandığımız bir şeyden vazgeçmek ne kadar acı verici değil mi? Ama aynı zamanda canımızın yanıyor oluşu, hâlâ hayatta olduğumuzun, hissettiğimizin en gerçek göstergesi.
Vazgeçmek, evet, çok can yakıyor sevgili okur. Ama bazen uğruna savaştığımız şeyler, aslında bizi en çok yıpratanlar oluyor. Bugün öğrendim ki, körü körüne tutunmak, kaybetmekten çok daha fazla zarar veriyor insana.
Acıdan Doğan Üretkenlik
Bu tür farkındalıklar bana sadece duygusal anlamda değil, üretkenlik anlamında da bir şeyler katıyor. En çok böyle zamanlarda kendime dönüyor, kalemime (ya da klavyeme) sarılıyorum.
Belki biraz polyannacılık oynuyorum, ama yüklerimi bırakıp hafiflemek iyi geliyor. Hayatın zorlu yollarına uyum sağlamak daha kolay oluyor böylece. Ve evet, bu dönüşlerde en çok yazmak sarıyor beni.
Ne zaman kendimi ifade edemeyecek gibi hissetsem, yazıyorum. Bazen rastgele gelen cümlelerle başlıyorum; ama her seferinde sonunda bir huzur, bir dinginlik bırakıyor içimde.
Sanırım tek vazgeçemediğim şey, bu yazma tutkusu. Kelimelerle dans etmek, hayatın ritmine ayak uydurmamı kolaylaştırıyor. Hatta nefes bile alamazken, nefes alabiliyormuşum gibi hissettiren bir alan yaratıyor bana. Yazmak… Benim için yaşamakla aynı satıra denk geliyor.
Geleceğe Mektup
Bu satırlar, bir gün geçmişe dönüp bakacağım; aynı duyguları olgun bir kalple tekrar yaşayacağım anıların köprüsü olacak. Belki her şeyden vazgeçebilirim ama yazmaktan asla… Yazmak, geçmişimle geleceğim arasında en sağlam bağ olacak.
Bugün içimden geçenler bunlardı. Bu bir veda değil, sadece kendime ve geleceğe yazılmış bir not. Yıllar sonra bu satırlara döndüğümde, geçmişteki “ben” ile uzun bir sohbet edeceğim. Ve o gün geldiğinde, iyi ki yazmışım diyeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder